6 Şubat 2013 Çarşamba

ahh çok mutsuzum

nereye gideceğimi bilmeden başladığım yolun ortasında değilim belki... zamanın beni sürükleyeceklerine hazırım...
öyle ya da böyle mutlu olmaya çalıştığım zamanın gündüzündeyimm.. geceler muammma.. geceler kayıp, geceler kara..
kocaman bir boşlukta ayakta durma çabaları kolay olmasa da zor değil...
yalnızlık kolay olmasa da zor değil... muammalarda kaybolmak zor olmasa da kolay değil...

zaman aksa da bir yerde tutulu kalmak imkansız olmasa da zor...
konuşmaya, anlaşılmaya çalışmak zor olsa da imkansız değil...o'nu  bulmak zor değilse bile belkide imkansız...

yine biri gitmiş

giderdin nereye gideceğini bilmeden kime koşacağnı nereye yetişeceğini bilmeden giderdin... kimin sana kollarını açacağını bilmeden... neden yorulduğunu bilmeden... zoruna gitse de arkanı dönerek giderdin... gözlerimden kayarken nereye tutunacağını bilmeden.. uzaklaşırdın... koşarak, arkana bakmadan...


sıçmışız ya la

deli gibi yazıp tüm öfkemi, nefretimi kusasım var!

Herkes salak, özenti , yavşak, sersem, gerizekalı, mal, orospu, piç bir tek sen düzgünsün dimi?

dimi?
abi neyin kafasını yaşıyoruz?! neyin tribindeyiz?! kimiz lan?
olmak istediğimiz yerde olmak istediğimiz gibi miyiz?.. yoksa olmakla olmamak arasında karar kılamadığımız coğrafyanın herhangi bir kıtasında benlik savaşımızı kaybetmek üzere miyiz..?

-ti'li şimdiki vakit

gidenler olmuş.
ardına bakmadan çabuk çabuk adımlarla kaçarcasına gidenler de olmuş.
gidenin de kalanın da canı sağolsunmuştu ya.. hani..
"attığınız kazıkları saklıyorum, gelince oturacak yeriniz olsun." cümlesindeki gibi misafirperver olmasam da, olabilemesem de döneceğinizden emin bekliyorum.

bir insandan vazgeçmek ne kadar zor olabilir? diye sorduğum olmuştur kendime ya da başkalarına.. kendime bile yabancıyken bazen ve hatta çoğu zaman, kalabalıklar çok uzakta değil.. cevabı bazen çok basit, bazen yok, bazen... 
yani diyeceğim şu ki;
aslında diyecek bir şeyimde kalmadı. cümlelerimi vazgeçtiğim ama vazgeçebileceğimin farkında olmadığım insanlar için.. her neyse onu bile tanımlayamayacak kadar tüketmişim işte.
öyleyse gidenin de kalanın da birde benim canımız sağolsun.. bizim.
http://www.youtube.com/watch?v=qPbie2JFq_Y

24 Haziran 2012 Pazar

sözler verilir, yeminler edilir..
kelimeler, cümleler havada uçuşur; birbirlerine çarpar. kendini merkezinde sandığın dünya belki durmaz ama çok yavaşlar. 
bakmaya korktuğun gözler, gözlerinin önünden gitmez.
sevmeye çalıştığın.. anlamak istediğin ama zamanın bunu imkansız kıldığı yüzlerce hatta binlerce soruyla karşı karşıya kalmak..
"hayat devam ediyor ama ben neresindeyim?" 
cevabı olmayan, olsa da bulunmayan, bulunsa da.. çoğu zaman bulunmuyor işte.. düşünceler arasında kaybolurken akıp gidiyor hayat.. acısa da öldürmüyor işte.. kanasa da kabuk bağlıyor.. durmuyor ama yavaşlıyor.. susmuyor, konuşmuyor avaz avaz bağırıyor... kaçıp gitmiyor, kovalıyor.. 


ve hiç bir cümlem noktayla bitmiyor...


idrak yolları enfeksiyonuna yakalanmış insanları hayatıma sokmaya başladığımdan beri öpüşmeyi, sevişmeyi hatta tokalaşmayı dahi hayatımdan çıkardım.
nasıl bir virüsse göz göze gelince bile bulaşıyor. 
resmen kelimeler boğazımda düğümleniyor ve edeceğim hakaretin, küfrün haddi hesabı yokken ağzımdan çıkan tek kelime "nasıl?"...